Pazartesi , 23 Aralık 2024

Bu laboratuvar Türkiye’de bir ilk!

Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde kurulan Farmakogenetik Laboravutarı’nda  yapılacak DNA analizi ile psikiyatri, kanser ve kalp hastalarının genetik  özelliklerine uygun dozda ilaç kullanmaları sağlanacak

Doğu Marmara Kalkınma Ajansı’ndan (MARKA) alınan finansmanla  kurulan  Farmakogenetik Laboratuvarı’nda,  hastaların kan örnekleri analiz  edilerek genetik kodları belirlenecek. Yoğun ilaç kullanmaları gerekli  olan hastalarda ilacın dozu,  kişiye özel olarak optimize edilebilecek.

Proje koordinatörü ve AİBÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Akçahan  Gepdiremen,  laboratuvarı hizmete açma amaçlarının ilaç kullanacak  hastalarda, ideal dozun  belirlenmesi ve ilaçların yan etkilerinden  arındırılması olduğunu söyledi.

AYNI İLACA 3 FARKLI TEPKİ

Kanı sulandıran ilaçların kullanımında sıklıkla değişimler gözlendiğini ifade  eden Gepdiremen, şöyle devam etti:

“Örneğin,  3 tane kanser hastası var. Bunlar aynı boy, kilo ve aynı yaşta,  kullanılan ilaç dozu aynı ama 3 hasta da farklı cevaplar verebiliyor.   Birinci hastamızda ilaç dozu çok iyi gelebiliyor ve hasta tedavi olarak   hastalığından kurtulabiliyor ama ikinci hastada bu doz yetersiz  olabiliyor ve  kanser büyümeye devam ediyor. Üçüncü hastada ise doz fazla  gelip kanseri  kurutmakla kalmıyor, hastanın enfeksiyondan ölmesine  sebep olabiliyor. Diğer  taraftan kardiyoloji hastalarında, anjiyo  yapılacak hastalarda kan sulandırıcı ilaç veriyorsunuz, bu bazen çok  geliyor ve hastada beklenmedik kanamalar ortaya  çıkabiliyor. Bu tür  riskleri ortadan kaldırmak için oluşturduğumuz bir  sistem.”

AMAÇ GÜVENLİ VE ETKİLİ TEDAVİ YÖNTEMİ

Karaciğerdeki enzimlerin alınan ilaçların parçalanmasını sağladığını  belirten Gepdiremen, söz konusu enzimlerin kişilerin genetik  özeliklerine göre  farklılık gösterdiğine dikkati çekti.

Genetik farklılıkların ilaçların hızlı veya yavaş parçalanmasını,  etki  göstermemesini veya yan etkilerin ortaya çıkmasına neden  olabildiğine işaret  eden Gepdiremen, şunları söyledi: “Bugüne kadar  körleme tedavi ile  yapılıyordu. Doz yetmiyorsa biraz daha doz  ekleniyordu ya da dozu  azaltılıyordu. Buradaki amacımız, riskli hasta  gruplarında analizler  yapıldıktan sonra tedavilerine başlanarak nokta  atış sağlanması, yani öngörülen  tüm yan etkilerin ve oluşabilecek klinik  problemlerin önüne geçerek güvenli ve  etkili tedavi yöntemi  sağlamaktır.

Öncelikle hastaların kanından DNA izolasyonu yapılıyor. Bu DNA  izole  edildikten sonra istenen bölge, ‘psiar’ denilen aletle  çoğaltılıyor. Daha sonra  bir cihazımızla yaklaşık 4 saat içinde  istenilen bölgenin hangi mutasyona sahip  olduğu, hastaların ilaçları  hızlı mı, normal mi metobolize ettiğine dair  raporların elimize  geçmesine ve reçeteyi yazacak olan hekimin de rahatlamasına  sebep  oluyor. Bu sayede herhangi bir yan etkiden kaçınmış oluyoruz.”

Sadece Bolu halkına değil, çevre illerdeki hastalara da hizmet  veren konumda  bulunduklarını anlatan Gepdiremen, “Piyasada bulunan 7 bin  civarında  ilacın tamamına yakınının güvenliğini sağlayabilecek  durumdayız. Çevre illerden  buraya kan, DNA örneği ve hasta  gönderilebilir. Bu bölümle ilgili sitemizden  bilgi alabilirler. Bu  konuyla ilgili tüm Türkiye’nin hizmetindeyiz. Bu  laboratuvara kişiler  gelip kendileri başvuru yapabilecek” ifadelerini  kullandı.
Kaynak : İnternethaber

Bir yanıt yazın