Peki ama neden? İşte yanıtı…
Türkiye Psikiyatri Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Tunç Alkın, Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun, bu yılki Dünya Ruh Sağlığı Günü’nde konuşulacak depresyonu, ”Küresel bir kriz” olarak nitelendirdiğini söyledi.
Federasyonun, depresyonun tüm dünyada giderek yaygınlaştığına, küresel bir kriz olarak tanımlanabilecek bir soruna dönüştüğüne vurgu yaptığını ifade eden Alkın, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ), 2030’da depresyonun en yaygın görülen hastalıklar arasında birinci sıraya yükseleceği öngörüsünde bulunduğunu belirtti.
ÜZGÜN, MUTSUZ, KEDERLİ HİSSETME, ÜMİTSİZLİK
Küresel ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, savaş ve şiddet gibi olayların yaşamı anlamsızlaştırdığını, mutsuzlaştırdığını ve üzüntüyü baskın duygu haline getirdiğini anlatan Alkın, depresyon ile ilgili şu bilgileri verdi:
”Depresyon yani çökkünlük, aslında bir ruh, duygu, düşünce ve davranış halini tanımlayan sözcüktür. Ancak aynı zamanda psikiyatrik bir bozukluğu, hastalığı tanımlamak amacıyla da kullanıldığından gündelik yaşamda giderek bir hastalık adı oldu. Bir kişi için ‘depresyonda’ denildiğinde, bir çeşit ruhsal çökkünlük halinde olduğu anlaşılır. Gündelik yaşamda herkes zaman zaman kendini moralsiz, üzgün, mutsuz hatta karamsar hissedebilir. Depresyonun gündelik moral bozukluğu, karamsarlık ve çökkünlükten farkı, kişinin yaşadığı sorunların günlerce sürmesi ve bunları her gün, gün boyu yaşamasıdır. Depresyon, yaşamdan zevk almama, ilgi ve istek kaybı, enerji azlığı, suçluluk ve değersizlik duyguları, düşük benlik değeri, uyku ve iştah bozukluğu, dikkat dağınıklığı ile kendini gösteren, sıklıkla anksiyete belirtilerinin eşlik ettiği bir hastalıktır.”
Üzgün, mutsuz, kederli hissetme, ümitsizlik, çaresizlik ve karamsarlık içinde olma, kendini yetersiz ve değersiz olarak algılama hatta intiharı çözüm olarak görme, toplumdan soyutlanma, içine kapanma, giderek durgunlaşma, hiçbir şeyden zevk alamama ve isteksizlik gösterme, uyku ve iştahın bozulmasının depresyonun en önemli belirtileri olduğunu bildiren Alkın, gündelik duygular veya gelip geçici umutsuzlukların depresyon olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı.
Depresyonun yaşam kalitesini bozduğunu ve çalışma verimliliğini azalttığını ifade eden Alkın,Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’na göre son yıllara damgasını vuran ekonomik krizin yarattığı işsizlik, güvencesiz çalışma ve benzeri süreçlerin depresyon yaygınlığını artıran en temel faktörler olduğunu söyledi.
İntihar ile işsizlik arasında güçlü bir ilişki bulunduğunu, işsizlik oranındaki yüzde 1’lik artışın, intihar riskinde yüzde 0,79’luk artışa yol açtığını belirten Alkın, borçlanmanın da aynı şekilde ruhsal bozukluklara yol açtığını bildirdi.
HER 10 ERKEK VE 5 KADINDAN BİRİ
Prof. Dr. Tunç Alkın, her 10 erkekten ve 5 kadından birinin yaşam boyu depresyon geçirme riski olduğunu bildirdi.
Alkın’a göre depresyon, kadınlarda en fazla 35-45, erkeklerde ise 35-50 yaşları arasında daha sık görülüyor. Hastalık daha çok 30’lu yaşlarda başlıyor.
Tüm dünyada en az 350 milyon kişinin depresyondan etkilendiği kabul ediliyor.
Çeşitli ülkelerde yapılan araştırmalarda depresyon yaygınlığı yüzde 3-17 arasında değişiyor. Birçok ülkede bu oran yüzde 8-12 arasında.
Sağlık Bakanlığı tarafından 1998’de birinci basamakta elde edilen verilerle yapılan ”Türkiye Ruh Sağlığı Profili” araştırmasında, depresyon yaygınlığı kadınlarda yüzde 5,4, erkeklerde yüzde 2,3, tüm nüfusta yüzde 4 olarak bulundu.
”İNTİHAR RİSKİ DE VAR”
17 ülkeyi kapsayan araştırmada ise depresyonun, genellikle genç yaşlarda başlayan, etkilenen nüfusun işlevselliğini azaltan, yineleyici bir hastalık olduğu saptandı.
Depresyonda intihar riskinin yüksek olduğunu dile getiren Alkın, ”Her yıl yaklaşık bir milyon kişi intihar sonucu yaşamını yitiriyor. Bu her gün 3 bin kişinin intihar sonucu öldüğü anlamına geliyor. DSÖ’nün 2012 verilerine göre her bir tamamlanmış intihara karşın 20 intihar girişimi oluyor” diye konuştu.
Depresyonun hem kadın hem de erkeklerde yeti yitimine yol açtığını da kaydeden Alkın, DSÖ verilerine göre bunun kadınlarda erkeklere göre yarı yarıya fazla olduğunu söyledi.
”TEDAVİSİ MÜMKÜN”
Depresyonun tedavi ile düzelen ve olumsuz sonuçları önlenebilen bir hastalık olduğunu vurgulayan Alkın, halk arasındaki inanışın aksine depresyon ilaçlarının bağımlılık yapmadığını belirtti.
Hastalık düzeyindeki depresyonda, antidepresanların çok başarılı sonuç verdiğine işaret eden Alkın, ”Ama depresyon bir hastalık değil de gündelik moral bozukluğu düzeyindeyse antidepresanlar işe yaramaz. Yani depresyon hastalığında mutlaka bir etkili tedavi gerekirken sadece moral bozukluğu veya yaşanılanlara bağlı üzüntü veya mutsuzlukta kişi hastaymış gibi tedavi edilmemelidir” diye konuştu.
Antidepresanların ”moral dopingi, mutluluk ilacı, uyuşturarak dertleri unutturan bir madde veya alışkanlık yapan bir ilaç” olmadığını vurgulayan Alkın, tedavide psikoterapinin de uygulandığını söyledi.
AA